10616,09%0,19
40,42% 0,08
47,50% 0,53
4456,47% 1,03
7068,94% 0,97
Gerçek güç; vicdanın derinliğinde, aklın rehberliğinde, adaletin gölgesinde gizlidir.
Çünkü devlet bir şantiye değildir; ruh ister, akıl ister, adalet ister.
Bu üç değer birleşirse medeniyet yükselir. Kaybolursa, geriye sadece enkaz kalır.
Biz binlerce yıllık yürüyüşümüzde bu değerleri taşıyan büyük rehberlere sahip olduk. Ama anlamadık, unuttuk.
Bugün hâlâ geriye baktığımızda üç büyük iz görürüz: Köklü düzenin gücü, imanın ışığı ve aklın rehberliği.
İlk iz, İslam’dan önce atıldı.
Metehan’ın disiplininde, köklü düzenin kudretiyle Türk milleti devleti inşa etti.
“Devlet düzenle yaşar; düzen adaletle” sözü, bir kanun değil, bir varlık yasasıydı.
Ama biz, düzeni çıkarın önüne serdik; adaleti güce kurban ettik. Gücün hukuku, hukukun gücünü yuttu.
Sonra insanlığa ışık doğdu: Peygamber Efendimiz (s.a.v.).
Emaneti, dürüstlüğü, merhameti ve ilmi hayatın merkezine koydu.
“İlim Çin’de bile olsa gidin alın” buyruğu hâlâ yankılanıyor.
İslam, Türk’ün ruhuna ufuk açtı; inancı ahlakla, adaleti hikmetle tamamladı.
Ama biz, bilginin yerini cehalete, hikmetin yerini hırs’a bıraktık.
O ışığın gölgesinde bilgelik doğdu.
Ahmet Yesevi, irfanıyla gönülleri yoğurdu; imanı hikmetle harmanladı.
Yunus Emre, sevgiyi ve erdemi Anadolu’nun damarlarına işledi.
Gazali, aklı imanla yan yana koydu; Farabi, ilmi gök kubbenin altına taşıdı.
Alaaddin Keykubad, adaletin gölgesinde şehirler kurdu, medeniyet yükseltti.
Onların sesi hâlâ aynı:
“Bilgi olmadan iman eksiktir; hikmet olmadan güç zulme dönüşür.”
Biz ise bilgiyi susturduk, hikmeti unuttuk.
Derken bir vizyon çıktı: Fatih Sultan Mehmet.
Çağ kapattı, çağ açtı; ama sadece kılıcıyla değil, aklıyla.
Bilimi inançla, cesareti hikmetle buluşturdu.
Bugün o ruhtan eser yok; bilimi korkuya, cesareti konfora feda ettik.
Ve nihayet bir önder doğdu: Mustafa Kemal Atatürk.
Sadece bir komutan değil; vizyonuyla milletine yol açan bir liderdi.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” derken bir öğüt değil, bir kurtuluş haritası çizdi.
Cumhuriyet sadece bir yönetim değil; bağımsızlığın onuru, özgürlüğün teminatı, milletin namusudur.
Ama biz, onu slogana indirgedik. Özgürlüğü pazarlık masasına sürdük. Bilimi ihmal ettik.
Ve bugün sormaya gerek yok; cevabı hepimiz biliyoruz:
Değerlerini satan millet, yarınını satın alamaz.
Adaletin öldüğü topraklarda hukuk değil, korku büyür.
Kutuplaşmanın hüküm sürdüğü yerde vatan değil, boşluk kalır.
Artık zamanı geldi.
Metehan’ın disiplinini, Peygamber’in ahlakını, Ahmet Yesevi’nin irfanını, Yunus Emre’nin erdemini, Gazali’nin hikmetini, Alaaddin Keykubad’ın adaletini, Fatih’in vizyonunu ve Atatürk’ün akıl meşalesini aynı potada eritmek zorundayız.
Çünkü bu yol ne sadece caminin ne de sadece kürsünün yoludur.
Bu yol; imanla aklın, köklü düzenle hukukun, geçmişle geleceğin birleştiği yoldur.
Ve unutmayın:
Gerçek güç, kasalarda değil; vicdanın derinliğinde, bilginin ışığında ve adaletin gölgesinde gizlidir.
Kutuplaşma, bizi güçlendirmez; böler, yok eder.
Bir milletin şerefi, birliğinden doğar. Parçalanan millet tarihten silinir.
Bugün bizden istenen, bayrağa sarılmak, birbirimize sımsıkı kenetlenmek ve bu topraklar için gerekirse can vermektir.
Çünkü vatan, hepimizin ortak nefesi, ortak namusudur.
“Milletin kökü köklü düzenle, gövdesi imanla, ufku akılla beslenir; biri kurursa, ağaç devrilir.”
Çetin Ay
BWA / BAŞKANI
İş İnsanı | Siyasi Stratejist