Dünyanın her köşesinden aynı koku yükseliyor:
Yolsuzluk, “başarı” diye sunuluyor.
Arsızlık, “özgüven” sanılıyor.
Yalan, “beceri” ambalajında pazarlanıyor.
Pasaportlar farklı, diller değişik. Ama çürümenin biçimi evrensel.
İnsani değerlerin eridiği bir çağdayız. Ve bu çağın adı ne yazık ki “ilerleme” konulmuş.
NEREDEN BAŞLADI, NASIL BU KADAR DERİNLEŞTİ?
Bir zamanlar onurla anılan kelimeler—dürüstlük, sadakat, vicdan—bugün ya alay konusu ya da “zayıflık emaresi” gibi görülüyor.
Ve sistem, bu çarpıklığı büyütmekle meşgul:
Ödül; ilkeli olana değil, hızlı olanın.
Saygı; emeğe değil, gösteriye.
GENÇLİĞİ ÇALINAN DÜNYA
Bugün dünya gençliği,
ya bu yozlaşmış sisteme boyun eğiyor
ya da hayalleriyle birlikte sessizliğe gömülüyor.
Afrika’da umut arayan bir çocuk da,
Avrupa’da bastırılan bir vicdan da,
Ortadoğu’da suskunluğa mahkûm edilen bir genç de
aynı baskının başka suretleriyle yüzleşiyor.
Yeryüzü kirleniyor, ama asıl kirlenme insanın içinde.
SUSMAK, ONAYLAMAKTIR
Bugün susan herkes, bu çürümüş düzenin ortağıdır.
Çünkü sustuğumuz her gün;
vicdan biraz daha silinir,
adalet biraz daha gömülür,
gelecek biraz daha karanlığa gömülür.
Ahlakı kaybeden toplumlar önce şaşırır, sonra unutur, en sonunda da alışır.
Ama unutmayın:
İnsan yalnız bir kere ölür.
Ancak vicdan, her gün susarak çürür.
ÇAĞRIMDIR
Bu yazı bir ülkeye değil, bir dine ya da millete değil—insanlığa yazılmıştır.
Çünkü insanlık, artık kendine yabancılaşmanın eşiğinde.
Susmak yok.
Alışmak yok.
Geri çekilmek yok.
İçimizdeki ahlaki değerleri savunmak zorundayız.
Çetin Ay
Uluslararası İş İnsanı | BWA Başkanı