Tarih: 16.09.2025 18:23

AMERİKA, İSRAİL VE ULUS-DEVLETİN SON ŞANSI

Facebook Twitter Linked-in

küreselcilerin desteğiyle Washington'un siyasetini ve finansını yönlendirdi. İsrail'in attığı her adımın faturası ise sonunda Amerika'ya döndü. Bugün gelinen noktada mesele basittir: Amerika ya İsrail'i dizginleyecek ya da kendi bütünlüğünü kaybedecek.

ABD, 2016–2026 için İsrail'e yıllık 3,8 milyar dolar askerî yardım taahhüt etti. Bu anlaşma, İsrail'i dünyada kişi başına en fazla Amerikan yardımı alan ülke yaptı. Evet, İsrail'in güvenliği garanti altına alındı, ama Washington'un hareket alanı daraldı. Çünkü her yeni saldırı, her yeni operasyon, Amerika'ya diplomatik baskı, ekonomik dalgalanma ve imaj kaybı olarak geri döndü.

Geçtiğimiz aylarda yaşanan bir olay gerçeği çıplak biçimde ortaya koydu: ABD'de bir siyasetçi seçim kampanyasında boynundan vuruldu. Kamuoyunda bu yalnızca bireysel bir saldırı değil, Trump'a verilen küresel bir mesaj olarak tartışıldı. Washington'un iç dengelerinde bile ipleri kimlerin çekmeye çalıştığı gözler önüne serildi.

Bugün Amerika'nın önünde tek bir soru var: Kontrolü geri alacak mı, yoksa ulus-devlet refleksini kaybedip çözülmeye mi gidecek? Teksas, California gibi eyaletlerin farklı yönelimlere kayması, federal yapının zayıflamasının işaretleri. Devamı gelirse "iç parçalanma" kaçınılmaz olur.

O yüzden Amerika'nın İsrail'e yeni bir çizgi çekmesi gerekiyor. Bu dostluğu bitirmek değil, aksine koruyarak disipline etmek demek. Trump'ın görevi de budur: İsrail'e açıkça şu mesajı vermek:
"Ben seni ayakta tuttum, bundan sonra benim kurallarıma uyacaksın."

Ama dünya beklemiyor. Çin küresel ticaretin %15'ini kontrol eder hale geldi, Kuşak-Yol'la 150'den fazla ülkeyi ağına kattı. Hindistan, son on yılda savunma bütçesini iki katına çıkardı ve dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi oldu. Artık tek patron yok. Amerika kaba kuvvetle yol alamaz; akıl ve düzen kurucu bir vizyona ihtiyaç var.

Türkiye bu kırılmanın tam ortasında. Bir yanda NATO üyesi olarak Batı ittifakında, öte yanda İslam dünyasında vicdani liderlik rolüyle. Filistin ve Kudüs konusunda ses çıkarması bekleniyor. Aynı zamanda 5 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapıyor. Küresel çevrelerin dayattığı iklim anlaşmaları ve Suriye için öne sürülen federal modeller Ankara'nın önünde. "Kürt sorunu" adı altında terörü meşrulaştırma çabaları da ülkenin güvenliğini doğrudan hedef alıyor. Türkiye, hem Batı'nın stratejik hesaplarını hem de İslam dünyasının vicdanını sırtında taşıyor.

Amerika'nın önünde artık bir tercih yok, bir zorunluluk var. Ya İsrail'i ve küreselcilerin etkisini sınırlayarak ulus-devlet refleksini yeniden kazanacak ya da kendi iç çözülüşünü seyredecek. Çin ve Hindistan yükseliyor, dünya çok kutuplu bir döneme giriyor. Türkiye ise bu kırılmanın tam merkezinde, Batı'da denge unsuru, İslam dünyasında vicdanın sesi olacak.

Amerika, İsrail'i disipline etmezse parçalanır; dünya çok kutuplu bir döneme girerken Türkiye bu kırılmanın vicdani ve stratejik merkezinde yer alacaktır.
Amerika ya toparlanacak, ya da kendi içindeki dağılmanın seyircisi olacak.

ÇETİN AY




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —